• ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    1 dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Yedi Bela Hüsnü (1982) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    1 dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Üç Kağıtçı (1981) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    1 dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Korkusuz Korkak (1979) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    1 dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Yüz Numaralı Adam (1978) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Yönetmen: Osman Seden, Oyuncular: Kemal Sunal, Leman Akçatepe, Ali Şen <iframe title="YouTube video player" width="640" height="390" src="https://www.youtube.com/embed/YauhrsxU_aY" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen=""></iframe> __________________
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    1 dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Avanak Apti (1978) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    2 Dakika önce
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    2 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Hindistan Cevizi – 1967 Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    3 Dakika önce
    Yönetmen: Osman Seden, Oyuncular: Kemal Sunal, Ahu Tuğba <iframe title="YouTube video player" width="640" height="390" src="https://www.youtube.com/embed/IF8NGgrsoQ4" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen=""></iframe> __________________
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    3 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Şaşkın Damat (1975) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    7 Dakika önce
    Yönetmen: Nuri Ergün, Oyuncular: Mine Mutlu, Çolpan İlhan
    0 Cevap | 6 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    8 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Menekşe Gözler – 1969 Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Yönetmen: Atıf Yılmaz, Oyuncular: Fatma Girik, Erol Büyükburç
    0 Cevap | 2 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    8 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Sakar Şakir (1977) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Yönetmen: Natuk Baytan, Oyuncular: Kemal Sunal, Ünal Gürel, Ali Şen <iframe title="YouTube video player" width="640" height="390" src="https://www.youtube.com/embed/qmf6HzrD4Kw" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen=""></iframe> __________________
    0 Cevap | 2 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    9 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Tokatçı (1983) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Yönetmen: Natuk Baytan, Oyuncular: Kemal Sunal, Nazan Saatçi, Ali Şen
    0 Cevap | 3 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    9 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Davaro (1981) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Yönetmen: Kartal Tibet, Oyuncular: Kemal Sunal, Şener Şen <iframe title="YouTube video player" width="640" height="390" src="https://www.youtube.com/embed/atrqwlNK3PA" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen=""></iframe> __________________
    0 Cevap | 2 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    12 Dakika önce
    Yönetmen: Atıf Yılmaz, Oyuncular: Ayla Algan 1966 yılında çevrilen ve Atıf Yılmaz’ın yönettiği Ah Güzel İstanbul filmi de Sadri Alışık’ın en önemli filmlerinden biridir. İçki yüzünden herşeyini yitirmiş eski bir İstanbul efendisi ile artist olmak için evini, köydeki sevgilisini terk edip fuhuşa sürüklenen Ayşe’nin hikayesini anlatan bu film Sanremo Bodrig Hera Güldürü Filmleri Şenliği’nde Gümüş Ağaç Plakası Özel Ödülü’nü almıştır.
    0 Cevap | 2 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    12 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Atla Gel Şaban (1984) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Yönetmen: Natuk Baytan, Oyuncular: Kemal Sunal, Dinçer Çekmez, Yüksel Gözen
    0 Cevap | 2 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    13 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Talih Kuşu (1989) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    , Yönetmen: Kartal Tibet, Oyuncular: Kemal Sunal, Yasemin Yalçın, Nevzat Okçugil
    0 Cevap | 2 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    14 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Zübük (1980) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    0 Cevap | 2 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    14 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Tosun Paşa (1976) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Yönetmen: Kartal Tibet, Oyuncular: Kemal Sunal, Adile Naşit, Ayşen Gruda, Tuncay Gürel <iframe title="YouTube video player" width="640" height="390" src="https://www.youtube.com/embed/IfHeVNNm1lM" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen=""></iframe> __________________
    0 Cevap | 2 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    15 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Süt Kardeşler (1976) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Yönetmen: Ertem Eğilmez, Oyuncular: Kemal Sunal, Hale Soygazi <iframe title="YouTube video player" width="640" height="390" src="https://www.youtube.com/embed/FMTF3FccRGs" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen=""></iframe> __________________
    0 Cevap | 2 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    15 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Kibar Feyzo (1978) Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Yönetmen: Atıf Yılmaz, Oyuncular: Kemal Sunal, Şener Şen, İlyas Salman Leblebitozu
    0 Cevap | 7 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    16 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Vur Emri / 1957 Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Mantovani’nin ‘Film Encores’ uzunçalarındaki (1957) ‘Summertime in Venice’ (1955) (Alesandro Icini). ‘Daimi buluşma yerleri’ olan göl kenarında iki sevgili. Gül; “Kurbağaya bak Ali. ‘Kurbağalardan biri ölürse eşi de ölürmüş’ derler… Tıpkı Leyla ile Mecnun gibi.” Ali; “Ben de kurbağalar gibiyim Gül. Bir kere seven insanlardanım… Ama içimde bir his var. Nasılsa ayrılacağız… Sen, peşinde sürüyle züppenin pervane olduğu bir zengin kızısın. Bense şoförün biri. İkimiz de aşktan kavrulsak gitsek (bile) senin o burnu Kaf Dağı’nda dolaşan çevren yok mu eninde sonunda bir kulpunu bulup ayırırlar bizi.” ‘İmkânsız’ın istenebildiği 60’lar. Arı Bisküvi Fabrikası sahibi (filmde ismi söylenmeyen) Feridun Çölgeçen’in güzel kızı Gül, şoförleri Ali’yi sevmiş. Delikanlı da ‘zil zurna’ âşık ama zorluğun ayırtında; “Benim fakir odam senin yaşadığın köşke kümes bile olamaz”. Genç kız ise O’nun koltuğu altında yaşamayı saraylara değişmiyor. “Sofranda yiyeceğim soğan ekmek en nefis ziyafetlerden daha lezzetlidir.” Şoförümüz, küçük yaşta kimsesiz kalmış. Yeni bir elbise, deliksiz pabuç anımsamıyor. Çocukluğu oyunla değil bir lokma ekmek peşinde geçmiş. Şimdi tek amacı, Gül’ün neşe yaraşan gözlerine yaş düşürmemek. Keşke sorun yalnızca ‘zenginlik-fakirlik’ olsa. Dalavereci müdür Turgut da Gül’ün peşinde! Fabrikatörün gözüne girmek için yapmadığı yağcılık kalmamıştı. ‘Mevki sahibi ve gittiği her yerde kral gibi itibarı var’. Ama ‘bir şoför bozuntusu kendisine rakip olunca ayazda kalmış karanfile döner’. Punduna getirse Ali’yi ‘süpürge tohumu gibi ekecek’. Adamları Necip ve Mustafa’ya “Gül’e sahip olup herifin (neredeyse elini ayağını öptüğü fabrikatörden, şimdi böyle söz ediyor) damadı oldum mu ben de siz de sülaleniz de bir eli yağda bir eli balda lort gibi yaşarız” demişti. Her fırsatta ‘fitleyip’, kahramanımızın ‘sepetlenmesini sağlar’. Ama hırsını alamamış. Ali’yi esaslı bir şekilde silkelemek istiyor. “Sillenin nerden geldiğini anlamayacak.” ‘Goldfinger’daki (1964) (John Barry) ‘Dawn Raid on Fort Knox’ ve ‘The Death of Goldfinger – End Titles’. Adamları önde O arkada, hiç yoktan kavga çıkarırlar. Mustafa’nın yaralanması ile kabak Ali’nin başında patlıyor. ‘325. maddenin A bendi’ gereğince 7 buçuk ay hapis! İstanbul Cezaevi’nde kimleri tanımayız ki; Soyguncular kralı Hakkı Haktan; Tek yumrukta adam temizleyen Ali Seyhan; Canavar Rıza ve mahkûmların ‘Melek’ dedikleri gardiyan Kâmil Baba. En ilginci de ‘hem imam hem de belediye nikâhlı karısını bıçkı makinesiyle doğrayıp paket paket postaladığı için gazetelere kadın kasabı diye geçen’ Şakir Dayı. ‘Eşi ölen kurbağa da çok yaşamaz’ kuralının bir istisnası olarak hapiste ama keyfi yerinde! Gül’ün Ali’yi görmeye geldiği sahnede Mantovani’nin ‘Continental Encores’ (1959) albümündeki ‘Autumn Leaves’ (1945) (Joseph Kosma) melodisi var. Sevgilerini ‘araya giren süngülü jandarmalar, demir parmaklıklar bile azaltamamış’. ‘Emrinde yüzlerce kişiye boyun eğdiren’ Fabrikatör, kızının Turgut’la evlenmesini istiyor. ‘O hapishane kuşuna, o katile’ varırsa reddedecek, evden kovacakmış! ‘Sayılı gün çabuk geçer’. Ali tahliye olur. Gül, ‘sırtındaki elbiseden başka hiçbir şey almadan, parasını da dalkavuk Turgut’u da babasına bırakarak evden ayrılıyor’. Bir tek davetlinin olmadığı nikâh. Şahitleri, bulunmaz dost Kâmil Baba. Hayganoş ve Artin Badik’in pansiyonunda bir oda tutarlar. Kendilerine bir yuva kurana kadar burada kalacaklarmış. . Ali iş arıyor. ‘Hayat müşterek, evliliğin bir adı da can yoldaşlığı’ ama Turgut rahat bırakır mı? Kafasına koymuş bir kere; Onları ayıracak. Adamlarına hayat dersi vermeye devam ediyor; “Aşk dediğin şey ‘canım cicim’ laflarıyla gelir, gelir ucu paraya dayanır. Para olmayınca da sevgi suyunu çeker… Ben birini parmağıma doladım mı o kimse gitsin kendini denize atsın.” Allem eder, kalem eder Hayganoş ve kocasını ‘sabıkalı Ali’nin Onları Macar Salamı gibi doğrayacağına’ inandırır. Yeni evlilerin tek kurtuluşu Anadolu’ya gitmek. Bunun da önlemini almış Turgut. Adamlarıyla fabrika bekçini öldürüyor. Suç da, tabii, hiçbir şeyden habersiz kahramanımızın üstüne atılır. Tekrar hapishane! ‘Goldfinger’daki (1964) (John Barry) ‘Teasing the Korean’. Mahkemenin kararı bu kez ‘450. maddenin 10. bendi mucibince temyizi kabil olmak üzere idam’! Sevdiğine “Bazı insanlar talihsizlikle doğarlar” demişti. Ama düşündüğü kadar talihsiz değilmiş. ‘Temyiz’ sürecinde cinayeti gören bir tanık ortaya çıkar. Ne olurdu bundan haberi olsa da kaçmasa, Sirkeci Garı’nda, hiç istemeden Kâmil Baba’yı yaralamak zorunda kalmasaydı. “Hatırlar mısın ‘kurbağalardan biri ölünce eşleri yaşamaz’ derdin” dediğinde daha kötü şeyler olacak zannettik. Neyse ki polise teslim olur. Az bir ceza ile kurtulacakmış. ‘Ziyaret günü’. Gül gelmiş. Kamil Baba’nın deyişiyle ‘hanım kızımız’; Şoförlere göre ‘şerbet gibi karı, yengemiz’! Koğuşta Hakkı Haktan’ın Ali’ye söyledikleri; “Aşk bu be. Öyle kitaba, akla, fikre uymuyor. Az evvel ‘sen şoförsün, milyonerin kızında işin ne’ dedik. Arkadan ‘küt’, koskoca milyonerin kızı düştü mahpushanelere.” (Yazan: Murat Çelenligil) Yönetmen: Türker İnanoğlu, Oyuncular: Filiz Akın, Ayhan Işık, Nubar Terziyan, Turgut Özatay, Nevzat Okçugil
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    17 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Bulunmaz Uşak / 1963 Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Göksel (Göksel Arsoy) zengin işadamı Kadri Bey’in (Vahi Öz) köşkünde uşaktır. Her işle o ilgilenir. Kadri Bey ailesi ile üç ay için Avrupa’ya gittiğinde evin tüm sorumluluğunu Göksel’e bırakır. Bu onun için bulunmaz bir fırsattır. Aşçı ve şoför dışındaki hizmetkarları izine gönderir. Kendini zengin bir tüccar gibi tanıtacaktır. İşe bir hizmetçi bulmakla başlar. Zengin bir ailenin kızı olan Fatma (Fatma Girik) ailesince evlenmeye zorlanınca, köşke aranan hizmetçi ilanı imdadına yetişir. Evden kaçıp köşkte işe başlar. Kendini yoksul ve kimsesiz olarak tanıtır. Göksel ise zengin bir kızla evlenip rahata kavuşmak istemektedir. Gittiği barda tanıştığı Aysel (Aysel Tanju) nişanlı olmasına rağmen yine de Göksel’le flörte başlar. Fatma da Göksel’e aşık olmuştur. Gökse l de ilgisiz değildir ama, aklına zengin bir kızı takmıştır bir kere. Bu arada Kadri Bey köşke erken dönüş telgrafı çeker. Fatma köşkün eski sahibi sanarak telgrafı yırtar. Ve köşke sık sık gidip gelmeye başlayan Aysel’le Göksel’i rahat bırakmaz. Kadri Bey aniden dönünce tüm yalanlar ortaya çıkar. Aysel Göksel’i terkeder. Fatma ise onu sevdiğini söyler. Göksel’in aklı fikri zengin ve rahat bir yaşam sürmekte olsa da, yine de Fatma’yı sevdiğini anlar. Bir süre sonra zengin olduğunu da tabii. Artık iki sevgilinin evlenmeleri ve yepyeni bir yaşama başlamaları için hiçbir engel kalmamıştır… Sinematürk __________________
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    18 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Tamirci Parçası / 1965 Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Tamirci Parçası / 1965 Billy Vaughn ve Orkestrası’nın ‘Wheels/Orange Blossom Special’ 45’liğindeki (1961) ‘Wheels’ (1960) (Jim Torres / Richard Stephens / Norman Petty). Kuşkular içindeki ‘Tamircimiz’. Demir; “Ayşe Yenge, senden rica ediyorum, benden hiçbir şeyi saklama. Oya, hasta yatağında durmadan Bülent’in adını sayıkladı. Hâlâ O’nu mu seviyor? Bana her şeyi anlat, Allah aşkına.” Ayşe; “Söylemesi zor ama… İşin doğrusu küçük hanım, Bülent Bey’i seviyordu. Bülent Bey, O’nu bırakıp başkasıyla nişanlanınca O da nispet olsun diye sizinle evlendi!” ‘Demirhane Müdürü’nün (‘La Maitre De Forges’-1882) (Georges Ohnet) (Haziran, 1963-Anten Yayınları) (Çeviren Muammer Tuncer) siyah beyaz Yeşilçam uyarlaması. Hallaçzadelerin, ‘Kumarbazın İntikamı’nda (1966) tekrar göreceğimiz villası (çekimler Kalkavanların köşkünd e yapışmış). Nazmi Bey, karısı Şükran Hanım, kızı Oya ve hizmetçileri Ayşe ile çok mutlu. Tek emeli kızını, yeğeni Bülent’le evlendirip mürüvvetlerini görmek. Ondan sonra ölse de gam yemezmiş. Ama milyonerin, bir zamanlar dillere destan olan serveti tehlikede. Son 4 yıl içinde devamlı olarak zarar etmiş. Tüm gayretiyle iflastan kurtulmaya çalışıyor. ‘Her odasında bir hikâye, her köşesinde bir hatıra olan evleri’ bile borç nedeniyle elden çıkmak üzere. Düştüğü çıkmazdan kurtarabilecek tek kişi Osman Pastırmacı. Madrabaz tüccar, ‘hileli sucuk ve pastırmadan kazandığı milyonlar yetmez gibi’ bir müddettir Hallaçzade’nin senetlerini toplayıp tefecilik yapmakla meşguldü. Nazmi Bey çaresiz kalınca, arkadaşı Avukat Avni’den borcun ertelenmesi için aracılık etmesini istiyor. Pastırmacı’ya kalsa ‘faizle falan bir şeyler yapacak’ ancak kızı Naciye işi karıştırır. Kolej’den beri kıskandığı Oya’ya haddini bildirmek için kısmet ayağına gelmiş. Üstelik sırf evlenemesinler diye Bülent için ‘hususi yemli bir olta’ hazırlamış bile. Dolduruşa gelen Osman kestirip atar; “Ben protestoyu yapıştırır, haczi de basarım.” Yaşamdaki aksilikler bazen mutlulukla sonuçlanabiliyor. Oya’nın ‘34 AH 992’ plakalı ‘saltanat arabası’ Maslak Yolu’nda bozulunca Avni Bey tanıdığı bir ustayı getirir. ‘Takılı vites’i tamir eden Demir Başar sonradan ailenin de kurtarıcısı olacaktır. Delikanlı, Işık Tamirhanesi’nin sahibi. Neşe kaynağı Tosun, ağzını her açtığında ‘süspansiyon’ diyen Faik Coşkun ve Niyazi Vanlı gibi çalışanları var. ‘Etrafına hürmet ve güven telkin eden güzel bir insan’. İlk görüşte Oya’ya tutulur. ‘İlk defa ama fena kesilmiş’. Garajdaki sağ kolu Mehmet Usta “Hele şükür Demir abi, ilk defa bir kıza kesildiğini gördüm” diyor. ‘Hungarian Rhapsody No. 2’ (1847/51) (Franz Liszt). ‘Bunca yıllık şerefli ticaret hayatından sonra müflis olarak yaşamaya tahammül edemeyen’ Nazmi Bey yaşamına son verir. Şükran Hanım, nedense ‘artık yoksul olduklarını’ kızından gizliyor. Bülent de “Şimdi Oya’yı daha çok seviyorum” falan demişti ama bakışları hiç de öyle değil. Zaten bir yığın kumar borcu vardı. Kumarhanedekilerin “Yağlı bir kapı bul oğlum” önerisini ‘fare peynire dalar gibi’ benimseyip Naciye’nin ‘evlenme teklifini’ kabul ediyor! Bu arada Demir, çılgıncasına âşık olduğu Oya ve Şükran Hanım’a kol kanat germiş. Evi satılmaktan kurtarır. Bunun genç kıza söylenmesini de istemiyor. Mezz Mezrow’un ‘Jazz Figures’ uzunçalarındaki (1962) “Swingin’ For Mezz (Careless Love)” ve Helmut Zacharias and His Magic Violins’in ‘Themes’ 33’lüğündeki (1960) ‘A Summer Place’ (1959) (Max Steiner / Mack Discant). Pastırmacının nişan töreni. Oya daha önce “Tamirci mi neymiş” diye küçümsemişti ama şimdi durumu kurtarmak için Demir’le evleneceklerini söylüyor. Bunu duyan Naciye de Bülent’i anında unutup ‘Tamirci’nin etrafında pervane olur. ‘Fascination’ (1932/57) (F. D. Marchetti) ile dans bile eder. Oya ile Demir evlenmiş. Ama genç kız, kendisiyle parası için evlendi sanıyor. ‘Over the Rainbow’ (1939) (Harold Arlen / Edgar Yipsel Harburg). Bir dolu gerginlikten sonra vardıkları anlaşma; Aynı çatı altında yaşayacak fakat birbirlerinin olmayacaklar. Birinci yılın sonunda da boşanacaklar. Şükran Hanım’ın her şeyi anlatması Oya’nın gözünü açıyor. Sonraki uğraşı, zaten kendisinin olan Demir’i tekrar kazanmak için. Film biterken Naciye ve adamları tarafından, “Hafize Hanım’ın Yeniköy’deki villası”na kaçırılır. Kurtuluşu, Demir ve tamirhanedekilerin yumrukları sayesinde. Önce ‘10. Yıl Marşı’ (1933) (Cemal Reşit Rey / Behçet Kemal Çağlar-Faruk Nafiz Çamlıbel) ve ardından ‘Colonel Bogey March’ (1957) (Malcolm Arnold). Son yazısından önceki marşlar ülkemizdeki politik, ekonomik ve moral değişimi yansıtıyor. Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş. Osman Pastırmacı, kendisinden iş isteyen Bülent’e Hızır’ın aslında Naciye olduğunu anlatmaya çalışıyor. Osman; (Vahi Öz’ün cayır cayır sesi ile) “Hayatta muvaffak olmanın iki şartı vardır. Biri kafanı çalıştıracaksın. İkincisi gözünü açacaksın… Gözünü açmak da kâfi değil. Baktığın yeri göreceksin. Şimdi alalım Naciye’mi. Biraz evvel buradaydı. O’na bakınca ne gördün?” Bülent; “Şık, kibar, güzel, sevimli bir hanım kız. Allah bağışlasın.” Osman; “Bankadaki hesabında kuzu kuzu yatan 2 milyon lirayı da gördün mü?” Bülent; “Hayır.” Osman; “Sen bakmışsın ama hiçbir şey görmemişsin. Bak oğlum, aklını başına topla. Fırsat dediğin otobüs, tramvay değil ki kaçırdığında arkadan geleni bekleyesin… Naciye, ‘Bülent’ diyor da başka bir şey demiyor.” Bülent; “Maalesef başkasına verilmiş sözüm var.” Osman; “Öyleyse iyi düşün oğlum. Bir yanda senin sözün öte yanda milyonlar.” Delikanlının ‘kuzu kuzu yatan milyonları’ seçmesi ışık hızından daha çabuk bir zamanda. (Yazan: Murat Çelenligil) sinematurk __________________
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    19 Dakika önce
    Yakup (Öztürk Serengil) ara sıra babasına işlerinde yardımcı olan, onun verdiği harçlıklarla günlük yaşamını idare eden işsiz bir gençtir. Sosyeteden Hoca İsmail Bey’in kızı Filiz (Filiz Akın) ile ilişkisi vardır. Filiz’le birbirlerini deli gibi sevmektedirler. Yakup bir an önce Filiz’le evlenip bu yoksul hayattan kurtulmayı da düşlemektedir. O yüzden de Filiz’e karşı mahcup düşmemek için kendisini varlıklı gibi göstermektedir. Yakup’un annesi ve babası oğullarının bu oyununu devam ettirir ve hep birlikte Filiz’i ailesinden istemeye giderler. İsmail Bey kızının gönlü olduğunu bildiği Yakup’la evlenmelerine izin vermeye razıdır. Ama Filiz’in annesi hemen karar vermek istemez. Haklarında araştırma yapma gereğini duyar. Ve Yakup’la ailesinin aslında zengin olmadıkları halde kendilerini öyleym iş gibi gösterdiklerini öğrenir. Evlilik projesi rafa kalkar. Oysa Filiz Yakup’u yoksul da olsa sevmektedir. Sonunda onunla kaçar. Ama yaşı küçük olduğundan şikayetçi olan Filiz’in ailesi Yakup’u tutuklatır. Yakup’un babası da İsmail Bey’e tuzak kurar. Bar şarkıcısı olan Sevim’i ona yakınlaştırır. Bu arada eşine de haber verilir. Eşi karşılık olarak şikayetinden vazgeçecektir. İsmail Bey yapılan baskında zinadan tutuklanarak Yakup’un kaldığı cezaevine gönderilir. Olanlardan pişman olan İsmail Bey hapishanede karşılaştığı Yakup’a açtığı davadan vazgeçer ve onun kızıyla evlenmesine izin verir. Genç aşıklar evlenip mutlu yuvalarının yolunu tutarken, İsmail Bey de eşi ile barışıp evine dönmenin hazırlıkları içindedir…
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    19 Dakika önce
    Türk Sineması’nın Sultanı Türkan Şoray, sinemaya adım attığı ilk günden bu yana büyüyen bir sinema ikonu. Tüm sinema kariyeri boyunca özel yaşamı oldukça saklı kalsa da, seyircileri onu nasıl görmek istiyorsa öyle yaşadı, seyircileriyle birlike büyüdü, değişti, onları etkiledi, onlardan etkilendi. Türkiye’nin yakın tarihine baktığımızda Türkan Şoray’ın adını anmadan geçmek mümkün olmayacaktır. Bu yazımızda, sinema kariyeri boyunca filmlerinde yaşadığı kah ilginç kah komik olayları Türkan Sultan’ın kendi sözleriyle listeledik. Amacımız, onun tüm filmlerini listelemek veya en iyi filmlerini listelemekten ziyade filmleriyle ilgili görüşlerine yer vermek, ilginç anılarını sizlerle paylaşmak. Listeye almadığımız bir film varsa bundandır. Listemizde olmayan ve eklemek istediğiniz başka Türkan Şoray filmleri varsa yorumlar bölümünde paylaşabilirsiniz. 1. Oynadığı ilk film, Köyde Bir Kız Sevdim (1960) filmidir. Türkan Şoray, henüz 15 yaşındayken oynadığı ilk filmi hakkında şunları söylüyor: “1960’da ilk filme başladık, Köyde Bir Kız Sevdim. Yönetmen Türker Bey, “Ağla” diyor, ağlıyorum; “Gül” diyor, gülüyorum. Her şeyimle o kadar doğalım ki… Hiçbir zorluk olmadı, ne heyecanlandım ne de başka bir şey… Sanki annem beni sinema setinde doğurmuş, hayata orada başlamışım. O denli rahatım. Ama neden heyecanlanmadım biliyor musunuz? Sinemanın ne kadar önemli olduğunu bilmiyorum; bilsem elim ayağım titreyecek.” 2. Dönemin önemli jönü Göksel Arsoy’la toplam 7 film çevirmiştir. Bu filmler, Aşk Rüzgarı, Kızgın Delikanlı, Ne Şeker Şey, Melekler Şahidimdir, Yılların Ardından, Kenarın Dilberi ve Billur Köşk‘tür. Aşk Rüzgarı (1960) filminin galasını ilk kez seyircilerle birlikte izleyen Türkan Şoray, duygularını şöyle ifade ediyor: “Filmin galası Beyoğlu Lüks Sineması’nda yapılıyor. Ben ilk kez böyle bir geceye katılıyorum ve seyircilerle birlikte kendimi perdede izliyorum. Benim göründüğüm her sahnede seyirciler arasında bir konuşma dalgası yayılıyor; beni konuştuklarını hissediyor, heyecanlanıyorum. Göksel Arsoy’un üç sevgilisi var ve ben terk edilen sevgiliyi oynuyorum. Seyirciler doğal gençliğim ve saflığımla beni seviyor olacaklar ki, finale doğru salonda müthiş bir gürültü kopuyor. Koltuklara vurarak tepki gösteriyor, adımı henüz bilmedikleri için “Bu kara kızla evlen, bu kara kızla evlen!” diye bağırıyorlar. Işıklar yandığında tüm seyirciler ayağa kalkmış bana bakıyor. Gözlerinde sevgi kıvılcımları görüyorum. Yaşam boyu sürecek gönül bağımızı ilk kez orada hissediyorum.” 3. Otobüs Yolcuları (1961) filminde Vedat Türkali ile çalışmıştır. Filmdeki öpüşme sahneleri sebebiyle Belgin Doruk oynamayı kabul etmeyince, rol için Türkan Şoray düşünülür. Film öncesi yapılan görüşmelerde Vedat Türkali, Türkan Şoray’ın rolü ne kadar kavradığını anlamak için ona sorular sorar. “Türkan, bana tekstle ilgili öyle sorular yöneltti ki gerçekten şaşırdım. Okuduğu bir şeyin sorulacak yerlerini bulup çıkarmak, okuyucunun yeteneğini belirten önemli bir ölçüdür. Sorduğum bütün sorulara verdiği yanıtlar da belli ediyordu üstün yeteneğini. Otobüs Yolcuları filmi, başta yönetmen Ertem Göreç olmak üzere, genç Türkan Şoray’ın da başarı filmi oldu.” 4. Acı Hayat (1962) ile Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandı. Sinema yazarları tarafından yılın filmi seçilen filmdeki performansıyla Türkan Şoray, 1964’te I. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandı. Beraber çalıştığı Ayhan Işık’la ilgili düşüncelerini şöyle açıklıyor: “Ayhan Işık’la ikili sahnelerimizde tedirgin oluyordum, benden çok büyüktü ve tecrübeliydi. Acı Hayat’ta bir sahnede, gece sahilde bir bankta yan yana oturuyoruz. Üstümde incecik bir pardesü. Bir taraftan soğuktan titriyorum, bir taraftan da koskoca Ayhan Işık’ın yanında oturmaktan…Ondan çekiniyordum, ama hayranlık da duyuyordum, onu çok seviyordum. Onunla birçok filmde oynamama rağmen nedense yanında hiç rahat değildim. Herhalde bana hep çocukmuşum gibi davranmasından.” 5. Ediz Hun’la birlikte oynadığı ilk filmi Genç Kızlar (1963)’dır. Bu film aynı zamanda Hülya Koçyiğit ile birlikte oynadığı tek filmdir. Nihal Yeğinobalı’nın müstehcen içeriğinden dolayı Vincent Ewing takma adıyla yazıp sanki İngilizce’den tercüme ediyormuş gibi gösterdiği romanından uyarlanmış bir filmdir Genç Kızlar. Türkan Şoray, sette Ediz Hun’la karşılaşmasını şöyle anlatıyor: “O yıllarda sinema filmlerinde oynayacak yeni oyuncular Ses, Artist gibi magazin dergileri tarafından yapılan oyuncu yarışmalarıyla seçiliyordu. Ediz yarışmada birinci olmuştu, çok yakışıklıydı ama ilk filmi olduğu için tecrübesizdi. Biz bütün kızlar merakla jönü beklemeye başladık. Sete ilk geldiğinde aramızda fısıldaşmalar, kıkırdamalar oldu. Çok yakışıklı bulmuş, beğenmiştik. Şimdi düşünüyorum da, o kadar kızın arasında ilgiden kim bilir nasıl mahcup olmuştur.” 6. Gözleri Ömre Bedel (1964) filminde ilk kez Cüneyt Arkın’la oynamıştır. Seyircisinin onu rolleriyle nasıl bütünleştirdiğini ve onu nasıl sahiplendiğini şöyle bir örnekle açıklıyor: “Gözleri Ömre Bedel filminde evli bir kadını oynuyorum. Çekilen sahnede kocası araba kullanırken, kadına aşık olan diğer erkek arkada oturmaktadır. Bir ara önündeki kadının ensesini okşamaya başlar. Filmdeki bu sahneden dolayı eve telgraflar geldi. “Sen evli bir kadınsın, kocan yanındayken bir başka erkek senin enseni nasıl tutar!” diye hesap soran telgraflar…” 7. Yönetmen Lütfi Akad’la ilk filmi Ana (1967)’dır. Ana filminin çekimlerinde yaşanan komik bir olayı şöyle anlatıyor: “Bir gün yine güneşin altında tarlada çekim yapıyoruz. İzzettin köyünde çalıştığımız sırada prodüksiyon görevlisi arkadaşlar civardaki köylü kızların arasından figüran topluyorlardı. Çekime ara verildi, bir köylü kadın yanıma geldi. “Sen hangi köydensin?” dedi. Muzipliğim tuttu, aklımda kalan o köy isimlerinden birini söyleyiverdim. “Kız, üç beş kuruş için yazık değil mi sana! Sen niye bu filmcilik işlerine girdin? Hem günahtır böyle işlere girmek, tarlada da çok güzel çalışıyorsun. Benim aslan gibi bir oğlum var, seni ona alayım, gül gibi geçinip gidersiniz” dedi. Beni de köylü kızlardan biri sanmıştı.” 8. Vesikalı Yarim (1968) filmiyle Antalya Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü almıştır. Türkan Şoray’ın, Lütfi Akad’la ikinci filmidir ve bu defa İzzet Günay ile kamera karşısındadır. Film, adını Orhan Veli’nin şiirinden alır. Safa Önal filmin senaryosunu Sait Faik’in Menekşeli Vadi öyküsünden esinlenerek yazmıştır. Alnımdaki bıçak yarası Senin yüzünden Tabakam senin yadigarın “İki elin kanda olsa gel” diyor Telgrafın Nasıl unuturum seni ben Vesikalı yarim “Vesikali Yarim bir melodramdır. Melodram, kadını sevgi ve cinsellik nesnesi olarak ikiye böler; cinsellik nesnesi, felaket getiren, baştan çıkaran öteki kadın karakterken, sevgi nesnesi, iyi kalpli, saf kadın karakterdir. Ancak, birçok melodramdan farklı olarak Vesikali Yarim bu bölme işlemine girişmez. Sabiha (Türkan Şoray’ın canlandırdığı karakter), filmin isminden de anlaşılacağı üzere hem vesikalı hem de yardır.” 9. Kadir İnanır’la ilk filmi Karagözlüm (1970)’dür. Türk sinema tarihinde birbirine en çok yakıştırılan çiftlerden biri şüphesi Kadir İnanır – Türkan Şoray’dı. Türkan Sultan, Kadir İnanır’la ilgili düşüncelerini şöyle açıklıyor: “Bodrum Hakimi, Dila Hanım, Deprem, Devlerin Aşkı ve Selvi Boylum Al Yazmalım birlikte yaptığımız en güzel aşk filmleri oldu. Birlikte çok çalıştığımız için çok şey paylaştık, aramızda özel bir dostluk oluştu ve bu yıllarca sürdü. Kadir İnanır, oyuncu olarak kamera karşısında çok anlamlı ve güzel bakar. Siz de ister istemez etkilenirsiniz ve karşılığını verirsiniz. Bu da seyirciye geçer. Birlikte yaptığımız, seyircinin çok sevdiği filmlerin sırlarından biri de bu herhalde.” 10. Tarık Akan’la ilk filmi Melek Mi Şeytan Mı (1971) filmidir. “Tarık Akan ilk filmini Fatma Girik’le çevirdi: Solan Bir Yaprak Gibi. Bu filmden sonra aynı şirket Tarık Akan’la benim oynadığım Melek Mi Şeytan Mı filmini çekti. Bizim çektiğimiz film sinemalarda diğerlerinden daha önce oynadığı için seyirci Tarık Akan’ı ilk olarak benimle gördü, tanıdı. Filmin galasında, yanımıza gelen genç bir kız Tarık’ın yüzüne bakıp bakıp “şak” diye düşüp bayılmıştı!” 11. Cemo (1972) filminin çekimlerinde geçirdiği kaza nedeniyle felç tehlikesi geçirmiştir. “Filmin çekimleri neredeyse bitmişti, bir tek final sahnesi ile Cemo’nun at üstünde kocasıyla yarış sahnesi kalmıştı. Film süresince atıma alışmıştım. O güne kadar tam 20 gün bindiğim uysal at, huysuzlandı ve çılgın gibi koşmaya başladı. Benim artık atı zaptetmeye gücüm kalmamıştı, dizginlere hakim olamayınca beni üstünden attı ve adeta kayaların üstüne düştüm. Attan düştükten sonrasını hatırlamıyorum. Çekim sırasında kameranın gördüğü görüntüden çıktıktan sonra düşmüştüm. Aksi takdirde, bu sahne filmde kullanılamayacaktı. Bu sahne filmin son iki sahnesinden biriydi. Bu benim için bir teselli oldu, çünkü geçirdiğim kaza filmin bitimini engellememişti.” 12. Dönüş (1972) filmi, ilk yönetmenlik denemesidir. “Filmi Atıf Yılmaz çekecekti ama başka bir filme başlayacağı için çekemedi. İrfan Ünal, “Bu hikayeyi çok seviyorsunuz, yönetmenliğini siz yapın” diye bana teklifte bulununca çok heyecanlandım. Tereddüt geçirdiğimi görünce, “Eğer film iyi olmazsa piyasaya çıkarmam, Taksim Meydanı’nda yakarım. Arkanızdayım, göreceksiniz, başaracaksınız.” diyerek beni cesaretlendirdi. İrfan Bey’e inandığım ve güvendiğim için kabul ettim.” 13. Azap (1973) “Yönetmenliğini yaptığım ikinci filmim Azap için oğlumu oynayacak küçük çocuğu bulmak için çocuk yuvalarını dolaştık ve bir yuvada çok güzel yüzlü, kocaman gözlü 5-6 yaşlarında bir oğlan çocuğu bulduk. Selim’i ilk gördüğümde içim ısındı ve o anda kararımı verdim. Çekimlere başladık. Selim bizi o kadar sevdi ki, çekim yapılacak sabahlar yuvanın önünde küçük çantasıyla ekibi bekliyordu. Onu böyle görmek beni çok etkiliyordu. Bana alışsın diye onu evime getirdim. Üç dört gün sonra bana “Türkan Anne” demeye başladı. Hafta geçmedi onu da bıraktı, “Ana” diye hitap eder oldu. İlk günler sette “Benim anam yok” derken, sonradan soranlara “Benim anam Türkan” demeye başladı. Ben de ona annelik duygularıyla bağlanmıştım. Daha sonra onu yuvaya bırakmaya gönlüm razı olmadı. Yuva yetkilileri ile görüştük ve ben Selim’i yanıma aldım. Evin çocuğu olmuştu, yeni kıyafetler, oyuncaklar alıyordum ona. Onu nüfusuma aldırmayı düşünüyordum. Bir gün kimsenin beklemediği bir şey oldu, bir yıl sonra Selim’in babası çıkıp geldi. Selim’i aldı ve ayrıldık. Kapıdan babasının elini tutarak gidişi uzun süre gözümün önünden gitmedi.” 14. Selvi Boylum Al Yazmalım (1977) filmi ile Taşkent Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandı. Filmin son sahnesi hatırlayıp da etkilenmemek mümkün mü? “Sevgi neydi? Coşkun akan dere, sonbahar rüzgarıyla ürperen yapraklar, cama vurup dağılan yağmur damlaları, bir yürek çarpıntısı… Sonunda coşkun dere durulur, yapraklar kurur dökülür, yağmur diner, güneş çıkardı. Sevgi neydi? Sevgi sahip çıkan, dost sıcak insan eli. İnsan emeğiydi. Sevgi iyilikti, sevgi emekti…” 15. Dila Hanım (1977) filminin senaryosunun ilham kaynağı, Necati Cumalı’nın Makedonya 1900 isimli öyküsüdür. “Geçirdiğim at kazasından dolayı tövbe etmeme rağmen, yine iflah olmaz oyunculuk aşkıyla tövbemi bozdum. Sahne çekilmeye başlandı ve dev gibi atın üzerinde sakin olmaya çalışıyordum. Elimdeki tüfekle ateş edince, patlayan silah sesiyle bindiğim at ürktü ve şaha kalkıp huysuzlanmaya başladı. Paniğe kapılmıştım ama sahneye devam ediyordum. Setteki arkadaşlarımın müdahalesi ile atı sakinleştirdik. Diğer at sahnelerinde dublör kullanıldı. Ata binmeyi tekrar göze alamadım.” 16. Senaryosu Selim İleri’ye ait Seni Kalbime Gömdüm (1982), Cihan Ünal’la çevirdiği ilk filmidir. “Cihan Ünal tiyatro dünyasının duayenlerindendir. Güçlü oyunculuğu ve etkili ses tonu ile sanatseverlerin gönlünde taht kurmuştur. Hayatını sanata adamış, entellektüel birikimi, kibarlığı, yakışıklılığı ile özel biridir.” 17. Mine (1982) filmi, kendi kurallarını yıktığı, kariyerinin dönüm noktalarından biridir. Şoray Kanunları’nın yıkıldığı ve sinema kariyerinde dönüm noktası sayılabilecek Mine filmi için aldığı kararı böyle özetliyor: “Necati Cumalı’nın aynı isimli tiyatro oyunundan senaryosu yazılan Mine filminde sevişme sahnesinin senaryonun dramatik kurgusu içinde olması gerektiğine inanmıştım. Bu, Mine’nin üstündeki baskılara bir çeşit başkaldırısıydı.” 18. Soğuktu ve Yağmur Çiseliyordu (1990) “Bu film de diğer birçok film gibi kısıtlı imkanlarla çekildi. Hatta filmin yapımcısı “Negatif film yeterli değil, filmi finali çekmeden bağlayın” teklifinde bile bulunmuştu. Filmde şarkı söylediğim bir sahne vardı. Bir otelde çalışıyorduk ve şarkıları banda kaydetmemiz gerekiyordu. Kısıtlı zamanımız ve sessiz bir mekana ihtiyacımız vardı. Otelin her yeri doluydu. Bize en sessiz yerin çamaşırhane olduğunu söylediler. Müzisyenlerle beraber çamaşırhaneye indik, çamaşır kazanları arasında udi çaldı ben söyledim, teybe kaydettik.” leblebitozu __________________
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    20 Dakika önce
    ipekd941 Yeni bir konu başlattı Kadın Berberi / 1964 Kategorisi Yeşilçam Tanıtımları
    Zengin bir ailenin anne babası ölmüş ve tüm mirasa tek başına sahip olmuş kızı Lale (Filiz Akın) birgün özel motoruyla deniz gezisi yaparken kadın berberi olan Erol’la (Ayhan Işık) tanışır. Aralarında başlayan yakınlık, Lale’nin önce zengin sanıp kadın berberi olduğunu öğrendiği Erol’la alay etmesiyle son bulur. Lale yaptığına pişman olur. Arkadaşı Tayfur’un piyangodan kazandığı para ile açtığı salonda kuaför olarak çalışmaya başlayan Erol, kısa sürede kadınların peşinden koştuğu ünlü bir berber olur. Yerini öğrenen Lale onu hasta birinin saçını yapmak üzere köşke çağırır. Evin hizmetkarı olan Suna (Suna Pekuysal) kendisini evin hanımı, Lale’yi de pedikürcü olarak tanıtır. Erol Lale’nin aynı meslekten oldukları için dalga geçtiğini ve karşı berberde çalıştığını sanır. Ona yakın olabilmek i çin o da karşı berbere transfer olur. Bu arada Tayfur Suna’ya tutulmuştur. Onun karşı berbere gittiğini görünce o da oraya geçer. Aralarındaki ilişki her geçen gün derinleşen Erol ile Lale evlenme kararı alırlar. Lale konuyu halasına açar. Borç batağındaki kuzeni Cemil (Sadettin Erbil) ise borçlarını ödemek için tek çıkar yol olarak Lale ile evlenip mirasa ortak olmayı düşlemektedir. Bu evliliğe engel olmak için gerçeği anlattığı Erol, Lale’den ayrılır. Halası ve Cemil mirasa konmak için Lale’yi öldürmek isterler. Bu komploya kulak misafiri olan Suna Erol’a haber verir. Erol halasının hazırladığı zehirli sütü içmeden eve yetişir ve Lale’yi kurtarır. Gözü dönmüş Cemil hepsini öldürmek için silah çektiği anda Tayfur ve arkadaşları polislerle birlikte baskın düzenler ve Cemil’i tutuklarlar. Hala bu gerilimin acısıyla kendi hazırladığı zehirli sütü içerek intihar eder. Herşey normale döner. Mutlu günler başlamıştır. Lale ile Erol ve Suna ile Tayfur evlenirler…
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    20 Dakika önce
    Meyhaneci / Can Düşmanı / 1964
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    21 Dakika önce
    50’li, 60’lı yıllar Yeşilçam’da starın en fazla yetiştiği yıllardı. Kuzey Vargın da bu yıllarda tanışır sinemayla. 1957’de Bakırköy’de Fuat Rutkay’ın Halk Film Stüdyosunda laborant olarak çalışıyordur. ’60’ların hemen başında Hasan Kazankaya’nın çektiği filmlerde rol alır. İlk filmlerinde Yılmaz Güney’le birlikte oynar. Sinemada adının duyulması Yasak Sokaklar filmiyle olur. “O zamanlar Ayhan Işık, Göksel Arsoy, Ediz Hun, İzzet Günay, Fikret Hakan, Cüneyt Arkın, Yusuf Sezgin var. Böyle bir ortamda sinemaya girdim. Buradan bize ekmek çıkar mı diye düşünüyordum. Fakat yanlış düşünüyormuşum. Ben aktörlerden korkarken, aslında yapımcı ve yönetmenlerden korkmam gerektiğini çok sonra öğrendim. O zamanlar çok az paralar alı-yorduk. Genellikle peşin para yoktu, 3 aylık, 6 aylık senetler veriyorlardı. Ferdinand Manukyan vardı, Matild Manukyan’ın abisi. Galatasaray’da tefecilik yapıyordu. Filmcilerin çoğu o adamla anlaşmış, senetlerin tarihini ne kadar uzun tutarlarsa, biz doğru o adama gidiyoruz. Yarıdan aşağıya kırıyordu senetleri. Çok az paralara oynamış oluyorduk. Böyle böyle 1969 yılına geldik.” Kuzey Vargın sinemanın asi, deli dolu oyuncularındandı. Kendince haksız gördüğü şeylere tahammülü yoktu. Yeşilçam’ın James Dean’iydi o. Saç biçimi, yüz hatları ve asi tiplemesiyle James Dean’e benziyordu. Kollarında askerlikten ve cezaevlerinden hatıra olduğunu söylediği dövmeler vardı. “Şimdi saç kalmadı. O kadar gür ve güzel saçlarım vardı ki, berberler ‘Kuzey Vargın saçı yapılır’ diye yazılar asardı.” Oynadığı rollerdeki gibi özel yaşamı da hızlı, hareketli ve olaylıydı. ’69 yılının sonlarında yaşadığı tatsız bir olaydan dolayı cezaevine girer ve 35 yıla mahkum olur. 3 yıl tutuklu kalır. Bir kavga esnasında Salih Güney’i ve iki arkadaşını bıçaklamıştır. “Salih Güney’le bu olay geldi başımıza. Barda oturuyorduk. Burhan diye bir arkadaş vardı, gazeteci. O zamanlar Kartal Tibet falan geliyor, pazarları maç yapıyoruz, sonra da Neşe meyhanesine gidip içiyoruz. Salih Güney de kaleci. Bir maçta Burhan’ın köpeği ipini kopardı, tesadüfen topa çarptı ve gol oldu. Barda Salih hava atıyor ‘İyi oynarım’ diye. Burhan da ‘Ulan benim köpeğim bile gol attı sana’ dedi. Bunun üzerine Salih ‘Çık ulan dışarıya’ dedi. Çıkarım çıkmazsın derken ben de ‘Bırakın bu işleri ayıptır’ dedim, döndüm arkamı. Bitti benim olayım. Bunlar çıktı dışarı. Pat bir el, Ahmet Mekin. ‘Kuzey hadi kardeşim ayır şunları’ dedi. Herkes duyuyor. Ben de ayırmaya gittim. Dışarı çıktığımda Burhan kan içindeydi. Ötekinin yanında iki arkadaşı daha var, üçü bir olup Burhan’a yükleniyorlar. Araya girdim, kıyamıyorum buna vurmaya. Bana bir kafa attı. Ne olduysa o anda oldu. Üçünü de bıçakladım. Anlık bir olaydı, taammüde soktular. Sonra konuşanlar, olayı görenler niye gelmedi şahitlik yapmaya. Daha dinlenmemiş şahitler olmasına rağmen 35 yılı yüzüme okudular. 74 affıyla çıktım. Çıktıktan sonra kimse aramadı, sormadı, Türker İnanoğlu ve Ümit Utku hariç. Onların hakkını ödeyemem.” On-on iki filmde başrol oynadıktan sonra ikinci adamlığa geçer, “kötü adam” oynamaya başlar. Bu geçişten memnundur. “Ayhan Işık çok sevdiğim bir büyüğümdü, Ediz Hun da sevdiğim, güvendiğim arkadaşımdı. Onlardan fikir alırdım. ‘Aman Kuzey’ciğim para politikanı gevşek tut’ derlerdi. Filmcinin seni seçmesi için parayı önemsemeyeceksin, ben de önemserdim. Paramı vermedikleri zaman işe gitmezdim. Bunu tabii camiada böyle anlatmıyorlardı. Ben biraz özel hayatıma da dikkat etmezdim. Adımız çıktı. Birinci adamlık zor. İkinci adam olduğun zaman seninle uğraşan azalıyor. Kötü adam oynamaya başlayınca işle-rim çoğaldı. Bir de beni en çok baltalayan olay, Memduh Ün’le yaptığımız bir filmdi. Fatma Girik’le başrol oynuyoruz. Zeki Ökten asistan, Ayla Algan da asistanlığa heveslenmiş. Balıkçı Güzeli filmin adı. Senaryoyu okumuştum. Ben fakir gencim, Müjdat Gezen de zengin çocuğu oynuyor. Ben kızı kaçırıyorum, mutlu son falan. Çekim sırasında Ayla Algan, Memduh Ün’ün aklını çeliyor Fatma’nın kaybı oluyor diye, onun lehine değiştiriyor senaryoyu. Ben de bunu duydum. Topladım valizimi, setin ortasından geçip gidiyorum. Memduh Ün ‘Nereye gidiyor bu tokmak’ dedi. Ben de küfrettim, çıktım gittim. Otomatikman benim iş hayatım söndü. Memduh, hem yapımcı hem yönetmen, tabii ki herkes onu dinleyecek. Sonra çağırdılar, gittim filmi tamamladım ama başrol olayı bitti.” 1940 yılında Kadıköy’de doğar Kuzey Vargın. Babası subay olduğu için Ankara, Elazığ, Van derken epeyce yer dolaşır. Aklında hep Avustralya’ya gitmek vardır. 1973 yılının sonlarında Bahçelievler’deki Ömür tesislerinin sahibi olan arkadaşı Tolga Yüzaltı, ‘Sana ihtiyacım var, gel benim müdürlüğümü yap’ der. “Ömür’ün müdürlüğünü yapmaya başladım. Düğün salonu, restoran falan derken mutlu bir hayatın içine girdim, para kazanmaya başladım.” Ömür tesislerinde müdürlüğü uzun sürmez. Sonra Bertan isimli bir arkadaşı “Gel senin vizeni alalım, Amerika’ya git” der. 15 gün içinde vize alınır ve 74 yılının başlarında Amerika’ya gider. Çok çalışır, para biriktirir. ’84 yılına kadar kalır orada. Türkiye’yi de çok özlemiştir. Özlem gidermek için gelir. “Gezmeye gelmiştim. Dönmeden bir süre önce bir arkadaş grubuyla toplanmıştık. Orada bir hanımla tanıştım. 12 sene oldu hâlâ gideceğim. Evlendik, 8 yaşında çok güzel bir kızım var. Eşimi de kızımı da çok seviyorum. Bu dördüncü evliliğim. Ayrıca bir oğlum iki torunum var Amerika’da.” Evrensel __________________
    0 Cevap | 1 Görüntüleme
  • ipekd941 nickli üyeye ait kullanıcı resmi (Avatar)
    22 Dakika önce
    YESEV tarafından Bodrum'da inşa ettirilecek "Yeşilçam Emekçileri Huzurevi" çalışmaları kapsamında düzenlenen gece, Türk sinemasının emektar sanatçılarının katılımıyla gerçekleşti. Muğla'nın Bodrum ilçesinde, Türk sinemasının bazı emektar sanatçılarının katılımıyla "Yeşilçam Ahde Vefa Gecesi" yapıldı. Yeşilçam Sinema Emekçileri Sosyal Dayanışma ve Yaşatma Vakfınca (YESEV) ilçede yapımına başlanacak "Yeşilçam Emekçileri Huzurevi Projesi"ne destek amacıyla program düzenlendi. Bodrum Kalesi Kuzey Hendeği'ndeki etkinliğe, aralarında Nuri Alço, Talip Güran, Eşref Kolçak, Bahar Öztan, İlyas Salman, Nevra Serezli, Engin Koç'un da olduğu çok sayıda sanatçı katıldı. YESEV Başkanı Coşkun Ertam, programda yaptığı konuşmada, hayırsever bir vatandaşın bağışladığı 5 dönümlük araziye Yeşilçam emektarları için huzurevi projesine başladıklarını söyledi. Ertam, bu projeyi bakıma muhtaç emektar sanatçılar için oluşturduklarını dile getirdi. Bahar Öztan da Yeşilçam'ın emektar oyuncuları için bir şeyler yapıldığı zaman çok mutlu olduklarını belirterek, geceyi düzenleyenlere teşekkür etti. Yeşilçam'ın çok fazla kayıp verdiğini anlatan Nuri Alço, "Çok az kişi kaldık ama yine de geç kalınmasına rağmen böyle bir bağışın yapılması çok anlamlı, çok güzel. Aramızda Belediye Başkanı'nı da görmek isterdim." dedi. Ahde vefa gecesinde sahne alan Yılmaz Morgül, Yeşilçam sanatçılarıyla bir arada olmanın mutluluğunu yaşadığını belirtti. Gülden Karaböcek ve Belkıs Özener'in de konser verdiği programda, Yeşilçam'ın emektar sanatçılarına birer teşekkür belgesi ve çiçek takdim edildi. Program kapsamında ayrıca bazı film karelerinden figürlerin işlendiği mermerler satışa sunuldu. Geceden elde edilecek gelir, "Yeşilçam Emekçileri Huzurevi Projesi"ne bağışlanacak. trthaber
    0 Cevap | 2 Görüntüleme
Daha Fazla Etkinlik
ipekd941 Hakkinda

Temel Bilgiler

İstatistik


Toplam konu
Toplam konu
10135 (7.45%)
Günlük konu
44.60
Mesaj adeti
Mesaj adeti
25,977 (16.43%)
Günlük Ortalama Mesajlar
114.32
Son Mesaj
Yedi Bela Hüsnü (1982) 1 dakika önce
Toplam teşekkür
Toplam teşekkür
7,959
Genel Bilgiler
Son Aktivitesi
1 dakika önce
Üyelik tarihi
19.Şubat.2023
Tavsiye Puanı
2

1 Arkadaşım

  1. solofurky solofurky isimli Üye şimdilik offline konumundadır

    Filmrip Üye

    solofurky
Arkadaşlar gösterme 1 to 1 of 1
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183